top of page

Hedda Gabler: Tutku, Tutsaklık ve “Kendi Olma”nın Bedeli

  • Yazarın fotoğrafı: Ankara'nın Ritmi
    Ankara'nın Ritmi
  • 6 gün önce
  • 3 dakikada okunur

Henrik Ibsen’in klasik eseri Hedda Gabler, bu kez Ankara Mesafe Sahne’de karşımıza çıkıyor.

Yüzyılı aşmış bir metin, ama sahnedeki meselesi hâlâ çok tanıdık:

Kendi varoluşunu tutkuyla, hazla ve özgür iradesiyle kurmak isteyen ama “hayat” denen düzenin buna izin vermediği bir kadın.

Hedda, önce babasının silahlarla, disiplinle ve otoriteyle örülü gölgesinde büyüyor. Sonra, dönemin tek “makul” çıkışı olan evlilikle kocasının yanına “yerleşiyor”. Elde ettiği güvenli hayat, aslında dört duvar arasında rafine bir can sıkıntısına dönüşüyor.

Tutkuları, arzuları, hayata dair “oyun kurucu” olma isteği; toplumun ondan beklediği “makul, saygın, düzgün kadın” rolüne hiç sığmıyor.

Oyun boyunca şu sorunun etrafında dolaşıyoruz:

Tutkusunun peşinden gidemeyen bir kadın ne yapar? Kendi hayatına yön veremiyorsa, başkalarının hayatına mı yön vermeye çalışır? Yoksa hem kendini hem de etrafındakileri yavaş yavaş tüketen bir oyunun içinde mi kalır?

Hedda, yalnızca bir dönem kadını değil; bugünün kentli, eğitimli ama hâlâ türlü kalıplara sıkıştırılmış bütün kadınlarının temsilcisi gibi karşımıza çıkıyor. Kendi olmak için yok olmayı göze almak zorunda kalan bir kadın… Ve bu zamanda kendi gibi “yok olan” bütün kadınlara adanmış bir hikâye.

Hedda Gabler Tiyatro Oyunu Ne Anlatıyor?

Hedda Gabler, aslında bir “ev içi dram” gibi görünüyor: Yeni evlenen bir çift, evlerine giren çıkan misafirler, eski aşklar, akademik kariyer kaygıları, dedikodular… Ama metnin kalbinde; güç, arzu, özgürlük ve kontrol duygusu var.

  • Hedda, kendi hayatında söz sahibi olamadığı her anda, başkalarının seçimleri üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyor.

  • Erkek karakterlerin “kariyer, saygınlık, itibar” üzerinden kurdukları dünyada, Hedda’nın tutkuları hep “fazla”, “uygunsuz”, “tehlikeli” bulunuyor.

  • Toplumsal rolü ile iç dünyası arasındaki uçurum büyüdükçe, Hedda’nın eylemleri de dramatik bir kırılma noktasına doğru ilerliyor.

Sonunda sahnede izlediğimiz şey yalnızca bir kadın trajedisi değil; toplumun kurduğu kalıpların hem kadınları hem erkekleri nasıl yaraladığının da keskin bir panoraması.

Hedda’nın İç Dünyasının Dışa Vurumu: Mesafe Sahne’nin Atmosferi

hedda gabler sahne dekorasyonu

Mesafe Sahnede dekor, ışık ve kostümler, Hedda’nın sıkışmışlığını hissettiren bir atmosfer kuruyor:

  • Dekor, evin “güvenli” görünen ama nefes aldırmayan dünyasını sade ama etkili dokunuşlarla veriyor. Evin içinde dolaşan karakterler, sanki görünmez sınırların içinde hareket ediyor.

  • Işık tasarımı, Hedda’nın iç gerilimini görünür kılıyor. Bazı sahnelerde ışık, karakterlerin yüzlerine adeta ruh hallerini yazıyor.

  • Kostümler, dönem hissini korurken oyunu bugüne de yaklaştıran bir yalınlık taşıyor; göz doldurmak için değil, karakterleri daha iyi okumak için tasarlanmış gibi.

Müzik ve ses kullanımı, oyunun psikolojik gerilimini destekleyen önemli bir katman oluşturuyor. Özellikle canlı keman performansı, sahnedeki atmosferi duygusal olarak yoğunlaştıran bir unsur olarak öne çıkıyor.

Neden Hedda Gabler'i İzlemelisiniz?

  • Tiyatro tarihinin en güçlü ve en tartışmalı kadın karakterlerinden biri olan Hedda’yı sahnede, canlı canlı izleme fırsatı sunuyor.

  • Ibsen’in 19. yüzyılda yazdığı metin, bugün hâlâ çok güncel: Evlilik kurumu, toplumsal roller, “uslu” ve “makul” kadın beklentisi, bireysel arzu ve toplumsal baskı arasındaki çatışma… Hepsi tanıdık.

  • Oyun, salondan çıkarken “Gerçekten o kadar ilerledik mi, yoksa sadece form mu değiştirdik?” sorusunu sormanıza sebep oluyor.

  • Yönetmen Çağlar Maçkalı, klasik bir metni tozlu bir vitrinden çıkarıp bugünün seyircisiyle dertleşen bir hikâyeye dönüştürüyor.

Kimler Mutlaka İzlemeli?

hedda gabler keman çalıyor
  • Güçlü kadın karakterleri ve psikolojik derinliği olan oyunları sevenler,

  • Klasik eserlerin güncel yorumlarına ilgi duyanlar,

  • Tiyatro aracılığıyla toplumsal cinsiyet rolleri, özgürlük ve bireysel seçimler üzerine düşünmek isteyenler,

  • Ankara’da “Bu sezon neyi kaçırmayayım?” diye düşünen tiyatroseverler için Hedda Gabler listede üst sıralara yerleşebilir.

Ankara’nın Ritmi Olarak Bizim Notumuz

Hedda Gabler, Ankara’nın tiyatro ritminde bu sezonun “ağır ama iyi gelen” oyunlarından biri. Yüksek gerilimli, psikolojik derinliği olan hikâyeleri seviyorsanız, bu oyun ajandanıza not düşülmeyi hak ediyor.

Ayça Sipahioğlu’nun performansı ise ayrı bir parantez açtırıyor. Hedda’yı oynarken yalnızca replikleri değil, karakterin susuşlarını, bakışlarını ve iç gerilimini de sahneye taşıyor. Özellikle sesi ve sahnede canlı keman çalışı, oyunun atmosferini bambaşka bir seviyeye çıkarıyor; bazı anlarda sanki yalnızca müzik ve bakışlar sahnede kalıyor, salon da o duygunun içine çekiliyor. Kısacası, Sipahioğlu’nun yorumu hem Hedda’nın kırılganlığını hem de tehlikeli gücünü aynı bedende buluşturan, izleyenleri mest eden bir performans sunuyor.

Eğer oyunu izlemek istersen Ankara’nın Ritmi sayfasından tarihleri takip edebilirsin.

 
 
 

Yorumlar


Etkinlikler Hakkında Aylık Bilgi Almak İçin:

© 2035 by Ankara'nın Ritmi. Powered and secured by Wix 

bottom of page